Sign up with your email address to be the first to know about new products, VIP offers, blog features & more.

“%99” ÜSTÜ KALSIN DEDİ!

“% 99” hesabı istedi…
“Üstü kalsın” dedi Wall Street’i işgal etti!
15 Ekim 2011’de 82 ülkede 951 kentte binlerce kişi görülecek hesap için yürüdü…
Yüz yıl sonra tarihçilerin dünyanın gidişatını değerlendirirken ıskalamayacakları bir gündem oluştu.: “OWS”. Yani, “Wall Street’i işgal et”…

 

Neden?
Kim bunlar?
Ne istiyorlar?
Amaçları ne?
Onlar işsizler. Hem de üniversite mezunu olmalarına ve ellerinden iş geliyor olmasına karşın.

Onlar yüksek okul öğrencisi. Üniversiteyi bitirmek için aldıkları banka kredisini emekli olana kadar ödeyemeyecekler…
Onlar anne-baba… Bu ekonomik belirsizlikte çocuklarının gelecekleri için kaygı duyuyorlar.
Onlar, emekli. Sağlık sorunları nedeniyle ödeyemedikleri sağlık giderlerinin çaresizliği içinde ölüm randevularını erteletme telaşı içindeler.
Onlar savaş karşıtı. Savaş giderlerinin % 10’u ile halkın temel sorunların çözümünde büyük iyileştirmeler olacağını söylüyorlar.
Onlar aç ve açıkta! Yıllardır aylık taksitlerini ödedikleri evleri ellerinden alınmış. Konu komşuya sığınmacı olmuşlar!
Onlar kredi kartı sarmalında yaşamları kararmış insanlar. Yaptıkları kredi kartı borçlarının çoluk çocuklarına kalacağı gerçeği ile geceleri gözlerine uyku girmiyor.
Onlar, merkez bankası matbaalarının gece gündüz aralıksız hiç bir karşılığı olmayan yeşil dolarlar basmakta olduğunu biliyorlar. Bunun sonuçlarına katlanacakların yine kendileri olduğunu görüyorlar.
Onlar devletin verdiği “gıda kuponları” ile karınlarını doyurmak zorundalar.
Onlar sokaktaki vatandaş; çaresizlikten,işşsizlikten, sağlık sorunlarından, evsizlikten kıvranırken batırdıkları bankaları devletin kucağına atarak milyon dolarlık tazminatlarını banka hesaplarına geçirmekte vicdani sorumluluk taşımayanlara isyan ediyor.
Onlar, en zengin % 1’le,  geriye kalan %99’un arasındaki gelir uçurumunun “hayra işaret olmadığını” söylüyorlar! Bunun “demokrasi” ile ilişkilendirilemeyeceğini söylüyorlar!
Onlar bir yüzyıl boyunca “uyutuldular”…
”Büyük Amerikan Rüyasına” inandırıldılar…

“Paraya tapınmanın” yaşamın tek koşulu olduğuna koşullandılar.
Olmayan “hisselerin” olmayan “değerleri” ile monopoli oynadılar…
Tahrir meydanında gözlerini araladılar.
Ardından, Para Tanrısı Wall Street sunağına %1’i adak adadılar.
İnsanlık tarihine bir not düştüler:

Bu işlerin böyle gitmesinin mümkün olmadığını söylediler!
Din, dil, ırk, cinsiyet, kadın, çocuk, engelli ayrımı gözetmeksizin tüm insanların “eşit” olduklarını,
Gelişmişlik göstergesini “parayla ifade etmenin”
Herşeyi alt üst ettiğini

Bu yüzden
İnsanoğlunun yaşadığı gezegene bile ihanet ettiğini
2111 yılı 15 Ekim’ine
Kaydedilmesini istediler!

Onlar ABD’de değil
Tüm dünyada %99’dular…

Sadece hesabı istediler.

%99’unu ödediler.

%1 için

“üstü kalsın” dediler!

2 Responses
  • cahit günaydın
    Kasım 21, 2011

    teorik olarak dünya da 600 Trilyon dolarlık Sanal Ekonominin 60 trilyon dolarlık Reel karşılığı vardır ve bilanço 540 Trilyon dolarlık dolarlık “Sanal Açık” vermektedir.

    Yine teorik olarak 600 Trilyon dolarlık Online işlem hacmini kapsayan ” Sanal Paranın ” %1 ‘i dahi nakte çevrilmek istense ortaya 6 Trilyon dolarlık devasa likit para ihtiyacı ortaya çıkmaktadır.

    Dolayısıyla bir türlü doymak bilmeyen piyasalara “parasal genişleme adı altında” sürülen önlem paketleri (QE’ler ) sorunu kısa vadeli ertelelemekten öteye gidememekte ve

    sonuçta piyasalar adeta

    adım adım ” Titanik ” misali

    Yeni dünya düzenine doğru yol almaktadır.

    % 99 kitle buzdağının görünen çok az bir kısmı sembolik bir OWS pretostosu yapıyor.

    we are the 99%..!
    we are the wOrld…
    no wOrd…?
    Ows..?
    sOs..!
    O-zerO-

  • Bulent Yilmaz
    Kasım 22, 2011

    Sevgili Hocam,
    Insaf dinin yarisidir, der buyuklerimiz. Gunumuzde ulkemizi yonetenler goz onunde bulunduruldugunda bu soz o denli anlamli ki…

    Yaziniza konu olan olaylarin mahiyeti ulkemiz icin de ayniyla vaki. Insanlarin buyuk kismi uzun suren uykularindan derin sancilarla uyanmaya basladilar. Bu sistemden nemalananlara inat yalanlara karsi ciglik cigliga haykiriyorlar. Ancak sistemin mutlulari tarafindan israrla sesleri duyulmuyor. Yok saymak ve bu cigliklara kulak kapamak ise yaramadiginda cogunluk cok cesitli ‘framing’ lerle marjinalize ediliyor. OWS eylemini yapanlar ve ulkemizdeki benzerleri kucuk marjinal bir azinlikmis gibi sunuluyorlar. Marjinal kisiler gibi sunulanlar kimi zaman parasiz egitim isteyen gencler, kimi zaman koyundeki derenin dogayi katleden santrallerle kurumamasi icin sesini yukselten emekli bir ogretmen, kimi zaman bir isci, koylu, kadin ve hatta cocuklar…

    Oysa universitelerin birinci siniflarinda alinan ekonomi dersinde bizlere ekonomi su sekilde anlatilir; ekonominin bir yaninda sirketler diger yaninda da bu sirketlerin uretim yapabilmesine emekleri ve ham madde tedarigiyle girdi saglayan halk vardir. Emek ve hammadde sirketler tarafindan urune donusturulur ve halka geri satilir. Son derece ozgur bir sirkulasyon oldugu iddia edilen sistemin varolusunu saglayan dinamik piyasanin arz talep dengesidir. Devlet tipki bir trafik polisi gibi sirketlere ve bireylere nereye gidecegini soylemez ama hangi kurallarla gidecegini soylererek piyasayi regule eder ve sistem yurur…

    Ancak bu hikayenin ayni kitaplarda hep es gecilen eksik yanlari coktur. Oncelikle devlet kesinlikle ve asla tarafsiz bir trafik polisi gibi davranmiyor. Siyasal yapi kendi bekasi icin kendisine yakin kisilerin ekonomik hayatta varolabilecegi duzenlemeler icerisine giriyor. Yani o trafik polisi bazi kestirme yollari bazilarina acarken digerlerine acmiyor. Jules Verne nin ‘inatci adli bir romani vardir. Bu roman Istanbul da gecer. Kayikla bogazi gecmek isteyen zengin ama cok inatci bir adam kayiga gelen zammi odememek icin karadenizi kuzeyden dolasip Anadolu yakasina gecer. Gunumuzde herkese esit davrandigi soylenen trafik polisleri de -yani devlet aygiti- bazilarina bogaz koprusunu gec derken digerlerine Jules Verne nin hikayesindeki inatcinin yaptigi gibi karadenizi kuzeyden dolasmasi gerektigini soyluyor.

    Devletin ve onun somutlasmis erki hukumetlerin bu tavrina iliskin iddiam oyle teorik spekulasyon falan degil. Bizzat yasadigim olaylardan cikardigim objektif bir degerlendirme. Bildiginiz uzere gectigimiz kurban bayraminda devlet yerli ureticiye hayvanlarini kurban bayraminda satmasi icin Avrupa yakasina gecirme izni vermedi. Ama bu izni yurt disindan son derece ucuz fiyatlarla hayvan ithal eden us bes yandasina verdi. Gerekce Trakya yakasinda bulunan hayvanlari sap hastaligindan korumak. Oysa yil boyunca Trakya yakasina gecis serbest (!)

    Bu haksizliga karsi yapilan onlarca eylemin buyuk kismi medyada yer almadi. Medyada yer alan haberlerde ise onbinlerce insanin magduuriyeti degil de sanki uc bes kisinin fiyatlardan memnun olmayisi gibi basitlestirilerek sunuldu. Magdur olan vatandaslardan ona yakin kisinin intihar ettigi biliniyor. Bu eylemlerden birisini besi isi yapan ailemin hayvanlarini Istanbulda satma isini organize ettigim icin ben yaptim. Topladigim yaklasik 200 kisiyle yaptigim eylem ve akabinde soylediklerimin hukumeti ve tarim bakanligini hedef alan kisimlari hukumete muhalif oldugu sanilan kanallarda dahi yayimlanmadi. Ileri demokratik ulkemde oto sansurun boyutlari karsisinda dehsete dustum. Bu kurbanda ailemin zarari 60 milyar. Bu iki yillik butun birikimlerinin ve emeklerinin yok olmasi demek. Tipki Anadoluda son derece yuksek girdilerle yetistirdikleri hayvanlari ellerinde kalan onbinlerce uretici gibi. 60 yasinda kurban cadirinin onune cokup aglayan insanlar gordum. cuvali 45 liraya yukselen yemle 7 bin liraya mal ettigi hayvanini 4 bin liraya kasaba vermek zorunda kalan insanlardi bunlar. Butun bunlar uc bes yandas bogaz koprusunu serbestce gecsin diyeydi…Bu isin detaylari uzun ve oylesine yurek bulandirici ki burada yer vermek imkansiz. Ancak ekonomi kitaplarinda yazanlari aci bir gulumsemeyle anmamiza yetiyor da artiyor bile…

    Ozetle serbest piyasa diye birilerinin yere goge sigdiramadigi sistem tam bir aldatmaca ve yalanlar dunyasindan baska bir sey degil. Cunku bu sistem insafi ve vicdani olmayan bir dindara benziyor. Vicdansiz ve insanfsiz bir dindarlik kompozisyonunun ne anlama gelebilecegini eminim hissedebilirsiniz. Bu sistemde okumak, diploma sahibi olmak, bilisim sistemlerine ve yabanci dillere hakim olmak da sistemin argumanlarinin aksine basari getirmiyor. Insanlara gunde 12 saat haftada 6 gun calisip asgari ucret alinan islerden secme ozgurlugu veriliyor…Calismamayi secerseniz yoksullugunuzun sorumlusu siz oluyorsunuz….Sistem buradaki sacma ve sahte ozgurlugu kullanarak adil oldugu iddiasinda bulunabiliyor. Ac kalmak ya da acliktan olmeyecek kadar yasama secenegi arasinda ozgursunuz evet…

    Sistemin hala guvenilir oldugu iddiasinda bulunabilmesini ise bazi sozde “tutunanlar” sagliyor. Avrupa yakasina bu ulkenin ureticileri yasadisi sekilde sokulmazken 50 bin hayvani getirip orda satanlari dinlediginizde size serbest piyasa ekonomisinin mucizelerinden bahsedeceklerdir. Ekonominin kirdigi rekorlardan ve ne kadar mutlu oldugumuzdan…Sistemin kendi mesruiyeti icin ihtiyac duydugu bu kisiler kendilerine basarili olma izni ve imkanlari saglandiginda basarilarini kendi zekalarina/yeteneklerine vb yoruyorlar. Ardindan tum gucleriyle hakedenlerin sistemde basarili olabildiklerine dair bildik miti yuksek sesle tekrarliyorlar. Ellerine megafon verilen %1 lik bu kitlenin sesi benim de aralarinda oldugum % 99 luk devasa kitlenin sesini kismak icin kullaniliyor. Sistemin nemalananlari TV lerde, universitelerde, is dunyasinda arzi endam eyleyip ezberlerini tekrarlarken cogunluga basarisizliklarinin sebebinin kendi potansiyelsizlikleri, yaratici olmayan niteliksiz vasiflari oldugu soyleniyor. Insanlar esit firsatlardan yararlanamazken bir de akil almaz bir propagandayla kendilerini sucluyor, kendilerine yabancilasiyorlar.

    Karadenizde cocuklugumun gectigi milyonlarca yilda olusmus dereleri yok edenler, sit alanlarina yasalar civi cakmayi bile yasaklarken elektrik santralleri kuranlar bu sistemin kazananlari. Bu acgozluluk devam edebiliyorsa medyasiyla akademisiyle is dunyasiyla STK lariyla sistemle mutualist iliskiye girmis duyarsiz vicdanlar sayesinde yuruyor. Karadenizde ve ulkemizin daha nice cennet kosesinde milyonlarca yillda olusmus yemyesil vadilerde yok olan bitki ve canli turlerinin vebali iste bu insafsiz kar gudusunun pesinden gidenlerin omuzlarindadir.

    Sevgiyle