Amazon’un kapısından girerken ayakkabıları çıkartmayı unutmayın!

2007 yılında perakende zinciri bir yerel marketin yönetim kurulu toplantısına davet edildik. Danışman bir arkadaşımla gittiğimiz Anadolu kentinin önde gelen markalarından birinin yönetim binasına ev sahiplerimiz önde biz arkada gidiyoruz. Yönetim kurulu odası binanın ikinci katında. Tam kapıdan gireceğimiz sırada ev sahiplerimiz kapıda ayakkabılarını çıkardı. Ve tabii biz de!

Milyon Dolarlık Sözler!

Milyon Dolarlık Sözler ülkemizin önde gelen yönetim danışmanlarından Haluk Ziya Türkmen’in kitabı. Hayykitap’tan yeni çıktı. Alt başlığı mıknatıs gibi yakalıyor bir yerinizden: “Sabah uğruna ölecek bir hayalin varsa saati kurmaya gerek kalmaz”…

İş hayatı göz açıp kapayana kadar onlu, yirmili, otuzlu, kırklı yılları geride bırakıyor. “Başarı” peşinde demek istiyorum ama gerçek gündemi “

Kültür, Stratejiyi Kahvaltı Niyetine “nasıl” Yer!(*)

Olay Amerika’da geçiyor. Yeni evli bir çift taşınma hazırlığında. Her şeyin her yerde olduğu bir ev hali. Kocasının, mücevherlerini Zappos’tan yeni aldığı bir çantanın içine koyduğunu, çantayı da orijinal Zappos kutusuna koyduğunu fark etmeyen kadın değiştirmek üzere çantayı kutu ile geri gönderir. Binlerce dolarlık mücevherin çanta ile geri gittiğinden habersiz kadın taşındıkları yeni evde paketler açılırken mücevherlerinin olmadığını fark eder.

İşveren Markasının Çalışanların Mutluluğundan Daha Öte Bir İddiası Olmalı! (*)

RepMan Forum 2018

2000’li yılların başında iş yönetim dünyasının palazlanmaya başlayan kavramlardan biri de “İşveren Markası” oldu. Aslında bir adım geri gittiğimizde 1990’ların “Çalışan markası” kavramı evrilmiş, kavramı anlatmada yetersiz görülmüş ve “İşveren Markası” benimsenmişti.

Çalışan Markasının neden kavramsal olarak anlatılmak isteneni veremediğini incelediğimizde elde edilmek istenen sonuçların çalışanların mutluluğunu hedeflemekle birlikte daha iddialı performans alanlarını da kapsaması gerektiği şeklinde karşımıza çıkıyor.

Herkesin Bir Alaçatısı Var!

Alaçatı Tasting 2018 (Fotoğraf Zafer Çeliksan)

2008 Ağustos ayından beri yaz-kış yaşamakta olduğum Alaçatı ile ilgili gelen farklı taleplere cevaben yazılar yazdım. Bu yazılarım genellikle “Ben Alaçatı’da ne yapıyorum” sorusunun cevabını hedefleyen yazılardı.
En son Alaçatı Turizm Derneği ve Çeşme Belediyesinin ortaklaşa ortaya koyduğu ve gürültü kirliliğine dikkati çeken “alacati75desibel”

#alacati75desibel

Alaçatı Turizm Derneği’nin başlattığı #alacati75desibel kampanyasına tanık olmuş olabilirsiniz. Çeşme Belediyesinin de destek verdiği bu kampanya sezon öncesi aslında tüm turizm bölgelerimiz için “kötüye gidişat” olabilecek her konuda sivil toplumun kararlılığını bir sınavdan geçiriyor.

Ortada bir sorun var…
Popüler turizm beldemiz Alaçatı’da bazı işletmeler, diğer bazı işletmeleri ve belde sakinlerini “yok”

IMAGE neden kapandı?

Ülkemizin köklü halkla ilişkiler şirketlerinden IMAGE kapandı.  Kapanışı , 1980’lerden bu yana imza attığı işler gibi sansasyonel oldu. Kapanış iletişimi ile ilgili iletişim sorunları yaşandığı açık. Her gün onlarca şirket kapanıyor. Türkiye’nin içinde bulunduğu ekonomik ortam şaşırtmıyor. Ama işi “iletişim yönetimi” olan bir şirketin kapanışı ile ilgili “iletişim kazaları”

Ufak Tefek İletişim Kazaları

Bahar yorgunluğundan mıdır nedir, epeydir başlıklarını taslak olarak not aldığım ama bir türlü elim varıp da yazamadığım konular var. Bugün sosyal medya taraması yaparken gördüm; gazeteci dostum Ahmet Çelik her biri iletişim dersi niteliğinde gözlemlerini aktarmış. Özellikle genç iletişimcilerin yararlanabileceği türden. Ben de noktasına dokunmadan paylaşayım ve blogumda arşivleyeyim dedim.(Okunma tarihi 30/04/2018) Teşekkürler @ahmetcelik…

Rekabet insanla yapılır!

Endüstri 4.0 diyorlar… Tarımsal alışkanlıkların buharlaşması insanlık tarihinde sanayileşmenin düdüğünü çaldı. Mekanik üretim sistemleri “ben bu işi yalnız yapamam” deyince 2. sanayi devriminin ışıkları elektrikle yandı ve bir otomasyon sistemi sanayinin kılcal damarlarına hakim oldu.

Dijital devrim kaçınılmazdı. Belki George Orwell bunu daha 1940’lı yıllarda öngörmüştü ama,