Geçen hafta İstanbul’da kaldığım otelden çıkar çıkmaz okumadan geçme ihtimalim olmayan bir afiş beni farklı bir yerlere taşıdı. “Dünyayı savaş değil Sanat kurtaracak” yazıyordu. Hafta boyunca İstanbul’da düzenlenmesi planlanan sanatsal etkinliklerle ilgili bir duyuru idi.
Maalesef etkinlikleri izleyemedim. İzmir’e geri dönmek zorundaydım. Ama iki not almışım kendime. Bir tanesi, daha önce blogumda yazdığım ve Annemden yaptığım bir alıntı ile ilgili blog yazım. “Sanat bir yaşam, yaşamsa sanıldığı kadar bir SANAT değil”.
Diğer notum 2012’de Optimist’ten çıkan kitabım Oyun Bitti içinden;
“İlk çağlardan bu yana “sanat” insanı kendisine anımsatmış ve insana ayna görevi üstlenmiş, insanın kendi içindeki insanla buluşmasını sağlamıştır. Yani insanın “aynası” olmuştur.
Eski Yunan kentlerindeki mimari anlayış, bir evin girişine sıradan bir mermer direk dikmektense, bu direğin sütun başlarına yapılan yontularla sıradanlığın ötesinde bir görsellik kazandırmayı tercih ederdi. Bu estetik, o kentte yaşayanların ruh haline yansırdı. Bugün, aradan yüzyıllar geçmiş olmasına karşın, müzelerde o dönemlerdeki ressamların, heykeltraşların eserleriyle baş başa kaldığımız anlar, yaşamla aramızda “sıcacık buluşmaların esintileri” olmaz mı? Mozart’lar, Rahmaninov’lar, Chopin’ler ya da büyük romancılar, şairler, dünyanın karşı karşıya kaldığı sorunlardan başka bir dünyayla bizleri buluştururken aslında bize sundukları yaşamın gerçek yüzü değil midir?
Sanat, her durumda naiftir. Durudur. Saftır. İnsan elinden çıkmadır. Adının mutlaka Leonardo da Vinci veya Fikret Mualla olması gerekmez. Milyonlarca sanat eseri, milyonlarca evin duvarında, DVD’sinde, CD oynatıcısında, kütüphane raflarında veya evin kuytu bir köşesinde yaşamın gerçekten bir “sanat” olduğunu bize anımsatır. Bizlere de herhangi bir sanatsal yeteneğimiz olmasa da yaşamın “onlarsız” bir anlamı olmayacağını söyler…
Yaşamın özüne dönüşe hızlandıracak en önemli etkenin “sanat” olacağına inancım sonsuz! Hem onarım sürecinde, hem ahlâki buluşma randevusunda, hem de yaşamın yeniden inşa edilmesinde sanatın güçlü bir taşıyıcı olacağına inanıyorum. Biz onu susturana kadar en azından “sorumluluklarımızın sorumluluğunu anımsatıcı” bir çalar saat işlevi göreceğini düşünüyorum…
Bunlar kitaptaki düşüncelerim. Ama yaşama öyle yukarıdan baktığımda da barışın etrafında sadece sanatı görüyorum, savaşı sanat görenleri değil!
Ne düşünüyorsun?