Sign up with your email address to be the first to know about new products, VIP offers, blog features & more.

807426 “Protest Brand” olur mu?

İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı için 23 Haziran 2019 da yenilenen seçimlerde ortaya çıkan 807426 oyluk fark bir “Protest Brand” olur mu? Blog yazımda bunu sorguluyorum.

Bizim iletişim mesleğindeki alt disiplinlerden biri literatürde “gündem yönetimi” (Issue Management) olarak yer alır. Özü itibariyle güncel bir konunun kamuoyu tarafından gündeme getirilmesi ve yetkililerin (Özellikle kamu otoritelerinin) bu güncel konuya dikkatlerinin çekilmesi şeklindedir. Dolayısıyla, kamuoyu, o güncel konu ile ilgili “çözüm beklentilerini” kullanabilecekleri her türlü “mecrada” dillendirirler. Bu mecralar günümüzün en yaygın alanı olan sosyal medya ortamları olabileceği gibi, paralı gazete, dergi ilanlarına da başvurmanın aralarında olduğu “her şey” olabilir. Gündem oluşturma sokaklara, parklara, meydanlara da taşabilir, günlerce, haftalarca, aylarca, hatta yıllarca sürebilir. “Gündem” her ne ise ve çözüm beklentileri “her nasıl olacaksa” bir birini o güne kadar hiç görmemiş, rastlaşmamış; din, dil, cinsiyet, ırk ayrımı gözetilmeden insanlar bu gündem etrafında buluşurlar  ve “sert, keskin, inatçı, ödün vermez gereğinde ölümü bile göze alan” bir dayanışmanın etrafında “yumak” olabilirler.

Bu tür tepkiler tarih boyunca yönetenlerle, yönetilenler arasında hep var olmuştur ve olmaya da devam edecektir.

Hak, hukuk, adalet, insan hakları,

Sıcak savaşlara tepkiler,

Silah ve savunma sanayinin arkasında dönen dolaplar,

Petro-dolarlar uğruna ülkelerin haritalardan silinmesi,

Çevre duyarlılığı, küresel ısınma ve iklim değişikliği,

Gelir dağılımındaki uçurum farklılıklar,

Çocuk hakları  ve istismarı,

Kadınlara cinsel taciz,

Rüşvet, yolsuzluk, dolandırıcılık ve kayırmacılık olayları,

Kişisel hırs, açgözlülük

gibi konu başlıkları sözünü ettiğimiz “gündem yönetimi” meselesinin sık sık karşımıza çıkan, ve bir çoğunda da kendimizi içinde bulduğumuz gelişmeler olarak değerlendirilebilir.

Kamuoyunun bu tür konularda “güçlü” tepkisine karşın çoğu zaman bu tepkiler bir “saman alevi” gibi yanar ve geriye külleri kalır, unutulur.

etkisi zayıflar,

umutları köreltir,

taraftarlarını kaybeder,

bir zaman sonra da sesi soluğu kesilir.

Konuya muhatap olan kamu otoriteleri ise olan biten karşısında müstehzi ifadeleri ile günlük işlerine dönerler. Çoğunluğu da “bıyık altından gülerken” ateşin sönmesini bekler!

https://twitter.com/minkyshighjinks/media?lang=ko

Bazıları ise tüm olumsuzluklara karşın o sorunun çözümünde önemli mesafeler alınmasını sağlar.

Kamu otoriteleri;

daha fazla sessiz kalınamayacağını,

görmezden gelinemeyeceğini,

“bir şeyler” yapılması gerektiğini,

gerekiyorsa “ağızlara bir parmak bal çalmanın” gerekli olduğunu düşünürler.

Gündem yönetimini bu tür etkili kılan tepkiler genellikle benim “Protest Brand” adını verdiğim “markalaşmış” eylemlerdir. Bunlar, aynen bir “marka” gibi yönetilirler. Bir “fikir” vardır. Fikrin kamu otoritelerince ciddiye alıması ve çözüm üretilmesi bu fikrin altını dolduran temel yaklaşımlardır. Bu fikrin bir görsel sembolü ve hatta bir de sloganı vardır. Bir anda sokaklarda, meydanlarda bu fikrin etrafında yumak olmuş insanların ellerindeki bayraklarda, pankartlarda, araba tamponları yapışkanlarında, t-shirt ve benzeri giysilerde hatta vücutlarına yaptırılan dövmelerde bu sembolleri ve sloganları görmeye başlarsınız.

truthdig.com

Paris’te geçtiğimiz sonbahar başlayan ve televizyon haberlerinde cumartesi günleri Paris sokaklarında olan bitene tanık olduğumuz “sarı yelekliler” böyle bir Protest Brand. Aynı şekilde cinsel taciz suçlamalarının simgesi haline gelen #metoo hareketi keza öyle… Hong Kong’da devam eden ve siyasi suçlardan sanık olarak yargılananların Çin’e iadesi karşısında milyonlarca kişinin sokaklara dökülmesine neden olan “şemsiyeli” gösteriler yine bu sınıfa giren Protest Brand’ler.

“Duran Adam” ve diğerleri…

www.ensonhaber.com

AIDS hastalığına dikkat çeken “kırmızı kurdelalar”, tüketim çılgınlığına karşı oluşturulan “Black Friday” sayabileceğimiz diğer Protest Brandlar. Gezi olaylarında Protest Brand olarak benim aklımda kalanlar “Duran adam” ve “Kırmızılı kadın”… (Duran Adam’ı marka yapmak için tescil başvurusu yapıldığı haberlerde yer almıştı)

Bunlar;

Daha uzun soluklu olabiliyor,

Farkındalık çok daha yaygın, etkili ve kapsamlı gerçekleşiyor,

Günün birinde “kaldıkları yerden başlama” mesajını veriyor,

Toplumun her kesimine açık ve sınırlar ötesi bir destekle gücünü tazeliyor

Kamu otoritelerini “çaresiz” bırakıp çözümlere odaklanmalarını sağlayabiliyor.

En önemlisi sivil toplumun “yönetenlerin koltuklardan birinde” izin almadan söz söyleme, hakkını savunma imkanını veriyor!

Alaçatı’nın Protest Brand’leri

 

 

Türkiye’nin güzide tatil adreslerinden biri olan Alaçatı’da son yıllarda bir geriye gidiş başladı.  Arnavut taşlı sokakları, iki katlı cumbalı beyaz evleri, 3-4 odalı pansiyonları, küçük otelleri, yerel doku ve yerel lezzetlerle donatılı restoranları, kafeleri, antikacıları, sanat galerileri ile “değerlerini” ifade eden bu küçük ve şirin belde bu özellikleri ile “yerel kent markası” olma yolunda ilerliyordu. Yazar, şair ve edebiyatçılarla söyleşiler ve imza günleri, klasik müzik dinletileri, tango geceleri Alaçatı’yı markalaştıran özellikler olarak dilden dile dolaşıyordu.Her “güzel ve iyinin” başına geldiği gibi Alaçatı’nın bu albenili, kıskanılası özgün kimliği vur-kaç zihniyetli ve Alaçatı’da yaşamayan sözde işletmeler tarafından hoyratça kemirilmeye başlandı. Giderek ziyaretçi profili değişiyor, çalgılı çengili meyhaneler sanat galerilerinin yerini alıyor, disko, bar, pavyonlar ardı arında açılıyor ve özellikle gürültü kirliliğinden geceleri otelleri terk edip giden turistlerin sayısı artıyordu.

Yaz -kış bu beldede yaşayan, yerli halk, yerel işletmeler gidişattan zamanın yerel yönetimini uyardılarsa da aldırış eden olmadı. İstanbul’un Nişantaşısı tüm alışkanlıkları ile birlikte yaz aylarında Alaçatı’ya göç ediyor ve başta sabahlara kadar devam eden yüksek sesli müzik ile Alaçatı’nın kimliğinin orasını burasını kendi istedikleri yerlere çekiştiriyorlardı. Yerel yöneticilere ve idari makamlara şikayetler bir sonuç vermiyor ve her sezon bir öncekini aratır duruma geliyordu.

2018 yılında Alaçatı Turizm Derneği bu gidişata dikkat çekmek için önce “Nasıl bir Alaçatı” beklentisi içinde olduklarını tanımlayan bir “Manifesto” yayımladı. Manifesto, Alaçatı’nın o güne kadar hangi değerlerle beslenerek bir “turizm markası” olduğunu anımsatıyordu. Ardından bu manifestoya dikkat çekmek için “#75desibel” başlıklı bir kampanya yaptı. Amaç gürültü kirliliğinin yarattığı olumsuzlukları gündeme getirmek ve idari makamların hak, hukuk, kural tanımayan bu işletmelerin üzerine daha etkili bir şekilde gitmesini sağlamaktı. Kampanya bir Protest Brand olarak etkisini hemen gösterdi ve “işlerin artık değişmekte olduğu” algısını yarattı. Ancak yeterli değildi!

Bir Protest Brand: Kara Şemsiye!

Şimdi; yaza girerken Alaçatı’da hava değişiyor!
Kara şemsiyelerin yerini; kurallara uygunluğun, huzurun, herkese saygının ve tarihi dokusuyla örnek bir turizm beldesi olmanın simgesi gök kuşağı şemsiyeler alıyor. Tabii ki yerel yönetimlerin desteği ile… ALAÇATI TURİZM DERNEĞİ

Bir sonraki yıl yerel seçimler vardı ve Alaçatı Turizm Derneği üç başkan adayını Alaçatılıların huzurunda projelerini ve vizyonlarını anlatmak üzere ayrı ayrı toplantıya davet etti. Her üç başkan adayı da ekipleri ile birlikte kendilerini dinlemeye gelen Alaçatılılarının karşısına çıktı. Ancak Alaçatı Turizm Derneği Başkan adaylarına söz vermeden önce bir başka Protest Brand’ı ortaya koydu : “Kara Şemsiye”!

Özetle ATD diyordu ki; “Bu kara şemsiye kapalı iken sadece yüksek sesli müziğin neden olduğu gürültüden şikayetçi olduğumuz algısını veriyor olabilir. Ama Alaçatı’nın kimliğini kemiren durum bu kadar basit değil! Bu şemsiye açıldığında içinden buraya dinlence için gelmiş insanları hiçe sayan ve köy içinde sabahlara kadar devam eden yüksek sesli müziklerin girdabında; fuhuş, uyuşturucu, vale ve bodyguard terörü gibi olumsuzluklar da Alaçatı’nın duvarlarına yapışıyor. Sizden bize söz vermenizi istiyoruz. Göreve geldiğinizde kara şemsiye ile mücadele edeceğinizi ve Alaçatı’nın gerçek dokusu ve kimliği olan ‘Gökkuşağı Şemsiyeleri’ bize armağan edeceğinizi taahhüt edin.”

Her üç başkan adayı da tereddütsüz bunun için söz verdiler. Nitekim “Kara Şemsiye” hemen seçimler sonrası girilen sezonda etkisini göstermeye başladı. Yerel yöneticiler ve idari makamlar hukuk ve kurallara aykırı hareket etmekte olan işletmelerin kapısına dikilmeye başladılar. Kurallara aykırı hareket edenler tutulan tutanaklar ve cezalarla baş başa kaldılar, kalıyorlar.

807426 bir Protest Brand olur mu?

31 Mart 2019 tarihinde tüm Türkiye’de yerel seçimler yapıldı. Cumhuriyet Halk partisi ve İyi Partinin adayı Ekrem İmamoğlu rakibi Binali Yıldırım karşısında 13729 farkla İstanbul Büyükşehir Başkanlığı seçimi yarışını önde tamamladı. Demokratik değerlerin temel göstergesi olan; adil ve etik kurallar, şeffaflık, sorumluluk ve hesap verebilirlik bu sonucun ortaya çıkmasından sonra yerini “ali-cengiz oyunlarına” bıraktı! Bu oyunlara Yüksek Seçim Kurulu da alet edildi. Ve sadece İstanbul Büyükşehir Başkanlığı seçiminin 23 Haziran 2019 tarihinde tekrarlanmasına karar verildi. 24 Haziran 2019 sabahı insanlar iki adayın rekabetindeki farkın 807426 şeklinde Ekrem İmamoğlu lehine tescil edildiği bilgisi ile güne başladılar. Bu farkı ortaya çıkaran sonuçlar aynı zamanda İstanbul’da bugüne kadar yapılan seçimlerdeki en yüksek oy oranı olarak da tarihe geçiyordu.

Ali Cengiz Oyunlarına başvurup farklı bir sonuç alabileceklerini düşünenlerin yüzlerini kızartan, başlarını belki de bir daha kalkmayacakmış gibi yere eğdiren 807426 oyluk fark hangi mesajları veriyordu?

Demokrasinin bütünsel anlamda birbiri ile kol kola girmiş “değerler” sistemi olduğu;

Etik ve adil olmanın her şeyin üzerinde tutulması gerektiği,

Şeffaflığın ve hesap verilebilirliğin demokratik yönetim sistemine inanmış ve bu inancın doğrultusunda oy vermiş seçmenlerin temel hak ve özgürlüklerinin ön sıralarında oturduğu;

Adaleti temsil eden kurumların bile yanlı-biatçı davranışlarının hiçbir şekilde kabul görmeyeceği, ters tepeceği, o kararların bile seçmen nezdinde geçersiz olabileceği ilk göze çarpanlar…

Nelson Mandela; insan hakları, özgürlük ve demokrasi markası


Nelson Mandela
’nın 27 yıllık hapis hayatında mahkûm gömleğinde taşıdığı numarası 46664 idi. Bu numara Mandela’yı özgürlüğüne kavuşturacak olan tepkilerin simgesi oldu. 46664 dünyanın dört bir tarafında Güney Afrika’daki ırkçı yönetim ve uygulamaları özgürlüğün, bağımsızlığın, ırk ayrımcılığına karşı tepkisel duruşun, barışın, adalet ve insan haklarının simgesi olmuş bir “Protest Brand” olarak tarihe geçti.

24 Haziran 2019 sabahı ile Türkiye yeni bir “güne uyandı”. Demokratik anlamda davul da tokmak da seçmenin elindeymiş. Uzun yıllardır umutsuzluk içindeki kırılgan duygular bir anda yerini yeniden “demokrasi ile buluşmanın” heyecanına dönüştürdü.

Ama bir başka gerçek daha vardı; her şey güzel olacaktı derken her şeyin daha yeni başladığı gerçeği de ortaya çıktı. Evet belki İstanbul’da bir seçim sonuçlanmıştı ama acaba;

Ali-Cengiz oyunları bitmiş miydi?

İtibarını kaybetmiş adalete iade-i itibar sağlayacak düzenlemeler yapılacak mıydı?

Hak, hukuk tüm devlet kurumlarında demokrasinin öngördüğü uygulamalar ile buluşacak mıydı?

Kısacası, demokrasinin altını oyan, demokratik değerleri tozlu raflarda durmasını tercih edenlerin karşısına İstanbul seçimlerindeki oy farkını anımsatan 807426 bir Protest Brand olarak çıkacak mıydı?

 

4 Responses
  • Salih kaplan
    Temmuz 8, 2019

    Hocam yazınızı çok beğendim,
    Keşke bahsettiğiniz ve ilk defa duyduğum
    Protest barnd i bu süreçte başlatan ve şuanda cezaevinde olan Selahattin Demirtaş dan yazımızdan bahseseydiniz.
    Bütün HDP secmenine cezaevinde mektup yazıp ” Bagriniza taş basın gidin Ekrem İmamoğlu na oy verin ” deyip 1 200 000 HDP linin oyunu yönlendirmiştir.
    Size sorum şayet HDP oyları olmasaydı İstanbul seçimlerini kim kazanırdı ?
    Şayet ülkemiz de özgürlüğün,demokrasinin ve insan haklarının olduğu bütün renklerin kardeşçe yaşayacağı bir toplum istiyorsak sizin gibi aydınlara çok iş düştüğünün kanaatindeyim.
    Saygılarımla
    Salih kaplan
    Alaçatı Bedirhan Konak Otel
    0505 4572554

    • Salim Kadıbeşegil
      Temmuz 8, 2019

      Salih bey çok teşekkür ederim katkınız için. Belki bu katkınız 827426 protest brand ile ilişkilendirilir ve kamuoyunda karşılık bulur.

  • Yılmaz Men
    Temmuz 9, 2019

    Sevgili Salim kardeşim, her zaman olduğu gibi şahane bir yazı, değerlendirmelerini ve görüşlerini bizlerle paylaştığın için çok teşekkürler. İnşallah verdiğin mesaj gerekli yerlerden algılanır ve seçim sonrası sonucu protest brand olarak zihinlere kazınır ve her türlü medyada istenen sonuca ulaşana kadar etkin bir biçimde kullanılır.
    Sevgi ve saygılar

    Ne düşünüyorsun?

    E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir