Krizler Çarşısı

By Posted on 0 No tags 0

İstanbul Aydın Üniversitesi PR Atölye dergisi 4. sayısı için yazdığım “Krizler çarşısı” yazısını aşağıda bulabilirsiniz.

 Krizler hayatın rutin akışını bozan her şeydir. Tanımlanmış süreçlerin faydasız kaldığı durumlardır. Yetki ve sorumlulukların el ve şekil değiştirmek durumunda olduğu ortamlardır. İşin daha da kötüsü, bunlar yaşanırken deneyimlenenin bir “kriz” olduğu gerçeğinin farkına varılamaması nedeniyle kriz içinde başka krizlerin doğmasına neden olunan ortamlardır.

Yeşil badananın faturası

Toplumun ekolojik duyarlılığının artması ile birlikte daha yoğun tartışır olduk “greenwashing” kavramını Yani yeşil badana veya yeşile boyamak olarak tanımlıyoruz. Ekolojik çevre ile ilgili tüm kabahatleri ve sabıkası ortada dururken, göstermelik ve eğlencelik başlığı altında değerlendirilebilecek birkaç çevre dostu faaliyetini basın bültenlerine dönüştürmekten yüksünmeyen markalardan ve şirketlerden söz ediyoruz. Geleneğe uyarak düzenli sürdürülebilirlik raporlarını üreten ancak çalışanlarının bu raporun içeriğine müstehzi bir ifade ile baktığı kurumlardan söz ediyoruz.

Uluslararası Standartlar ile mesleğin bir üst lige çıkma şansı yakalandı

By Posted on 0 No tags 0

PR Danışmanlığı mesleğinde uluslararası standartlar ve bağımsız denetim olarak tanımlanan mesleki bildirge ilk kez İngiltere’de bizim İDA’nın karşılığı olan PRCA tarafından 1997 yılında geliştirilmiştir. Aynı yıl Helsinki’de toplanan IPRA ,ICCO ve CERP mesleki örgüt kongrelerinde de halkla ilişkilerde kalite standartları ve ölçümleme ile ilgili ortak bir deklarasyon yayımlanmıştır.1998 yılında aralarında benim de Türkiye’yi temsilen bulunduğum mesleğin uluslararası örgütü olan ICCO tarafından PRCA çalışması benimsenmiş ve üyelik için “tek şart”

Başarı kriterlerinin metrikleri değişmeli

By Posted on 0 No tags 0

Sürdürülebilirlik kavramını maalesef çok geç keşfettik.  Günümüzdeki içeriği 1970’lerde de keşfedebilirdik. Beceremedik. Kulak asmadık. Hatta, bugün sürdürülebilirlik kavramının ortaya çıkmasının başlangıcı kabul edilen 1987 Brundland Raporundan bile habersiz sürdürülebilirlik stratejileri yönetmeye çalışıyor şirketler. Milat tabii ki Birleşmiş Milletler’in 1992 yılında gerçekleştirdiği RİO Konferansı.  Bugün samimiyetle sürdürülebilirlik politikaları yapmaya çalışan şirketlerin öncelikle o konferansta bir konuşma yapan 11 yaşındaki Everyn Suzuki’yi dinleyerek işe başlamalarını tavsiye ederim.

Ortak akıl değil “Yeni Akıl” üretmemiz lazım!

By Posted on 0 No tags 0

Gündemdeki tüm stratejileri, planları, niyetleri allak bullak eden iklim krizi var. Ertesi gün işinizi, aşınızı, kısacası hayatınızı nasıl etkileyeceğini bilmediğimiz bir dönemden geçiyoruz. Böyle bir dönemde eskiden yazılmış kurallar ve öğretilerin hiçbir belirleyiciliği yoktur. Ortak akıl değil “yeni akıl” üretilmesi sürecini keşfetmemiz lazım.

“Hayatta kalma” (survival) stratejilerine sırtımızı dayayabileceğimiz  bir pusula bulmamız lazım.

İletişim ve İlişkilere “ayar” veren CEO’lar

By Posted on 0 No tags 0

Yapılan araştırmalar gösteriyor ki bir kurumun itibarının yönetilmesindeki sorumluluğun %88’i CEO’ların omuzlarında. Tüketicilerin satın alma ve tavsiye etme tercihlerinden, çalışan bağlılığına kadar birçok iş sonucunu doğrudan etkileyen itibar yönetimi performansında iki ana belirleyici ; iletişim ve ilişkilerin kalitesi. “Ne var ki bunda?” zaten yaşam bunlar üzerine kurulu değil mi şeklinde de düşünenlerimiz olacaktır ancak paydaşlarımız nezdinde ne kadar “güven” verici olduğumuz hem iletişim hem de ilişkileri nasıl yönettiğimiz ile doğrudan ilgilidir.

İklim Krizi Yöneticilerine Kadro Açın!

By Posted on 0 No tags 0

2020’nin ilk aylarında tüm dünyada Korona ile herkesi çaresiz bırakan Covid-19 gündemi kriz iken “kaosa” evrildi. Bir yandan normalleşme ile ilgili adımlar atılmakta (her ne demekse) diğer yandan açılım politikaları ile “kaldığımız yerden devam” gibi bir söylem gündemin üst sıralarında. Ancak toz bulutu dağılmış değil. Aşıların işe yararlılığının netleşmesine uzmanlar en az bir yıl daha var olduğunu söylüyorlar.

İletişimin Kalitesi “Güvenilirliğinden” sorulur

By Posted on 0 No tags 0

İletişim bilginin ve kaynaklarının güvenilirliği üzerine inşa edilir. Şeffaflık ve tarafsızlık ilkeleri iletişim yönetimine “güven” verir. Günümüzde iletişim ortamı “dezenformasyon toplumunu” yarattığı için her zamankinden daha fazla bilginin ve kaynakların güvenilirliğine ihtiyacımız var. İletişimin kalitesinin önündeki engellere baktığımızda en başta “duygusallık” faktörü geliyor. Gerçeklerin değil duyguların ağır bastığı iletişim algılara hizmet ediyor olabilir ancak bunlar bir zaman sonra “itibar” duvarında parça parça olabilirler.

İtibar duyguların yönetiminden gelir

By Posted on 0 No tags 0

İtibar araştırmaları kurum itibarının yönetilmesinde sorumluluğun yüzde 84 oranında CEO’nun omuzlarında olduğunu gösteriyor. Bu aynı zamanda itibar yönetimin bir proje değil bir felsefe olduğunun da göstergesi. Bu da ancak bir CEO’nun vizyonunun omurgasında varsa olabilecek bir husustur. Şirketin CEO’su itibarı sahiplenmeli ki öncelikli birlikte çalıştığı mesai arkadaşları için “rol model” olabilmeli sonrasında da işlerin kurum itibarına uygun bir şekilde yönetilip yönetilmediğini denetlemeli.

Kurum kültüründe varsa doğa dostu şirket olunur!

By Posted on 0 No tags 0

Yaşadığımız yangın ve sel gibi felaketler iklim krizinin ne denli sarsıcı ve etkileyici boyutta kapımızın önünde durduğunu gösteriyor. Sadece ülkemizde değil dünyanın dört bir köşesinde önü alınamayan doğal afetler insanlığın geleceğini tabii ki tehdit ediyor. Kendi ellerimizle ördüğümüz ve aymazlığımızla sıvadığımız bu felaketlere pansuman olabilecek yardımlar konusunda da kafalar karışık. Büyük can ve mal kaybının yanı sıra kendi doğal döngüsüne ne zaman kavuşacağını bilemediğimiz habitat için herkes bir şeyler yapmak istiyor.