Sign up with your email address to be the first to know about new products, VIP offers, blog features & more.

Vatikan Markası ve “Papa Francis’ten Liderlik Dersleri”

By Posted on 0 No tags 0

İş ve siyaset dünyasının 88 yaşında vefat eden Papa Francesco’nun liderlik anlayışından öğrenecek çok şeyi olduğunu düşünüyorum. 2013’e yani göreve geldiği döneme filmi geri saracak olursak satır başları ile şu bilgiler öne çıkıyor.
Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Komitesi 2014 yılında bir rapor yayımladı. Uluslararası medyanın gündeminde uzunca bir süre yer alan raporda Birleşmiş Milletler Vatikan’ı imajını zedelememek için gerçekleri saklamakla eleştirdi.[1]

Öte yandan, zaten 88. Akademi Ödülleri’nde En İyi Film ödülünü kazanan Spotlight filmi ile konuya aşinayız. Spotlight, 2002 yılında Boston Globe gazetesinde yayımlanmaya başlayan uzun soluklu bir haber dizisini; eninde sonunda sadece Boston’u değil tüm Amerika’yı, hatta Katolik dünyasını sarsan bir skandalın açığa çıkarılma öyküsünü konu ediniyordu. Gerçek bir olaydan yola çıkan film, 1976 yılında bir rahibin çocuk tacizi suçuyla karakola götürülmesi ve hızla serbest bırakılmasıyla yapıyor açılışını.

Peki The Club, 2018,[2] filmini hatırlar mıyız? Filmle ilgili eleştiriler arasında şu satırlar hatırlamamıza yardımcı olabilir: “Filmin odağında bir “kayıp rahipler kulübü” var. Çocuklara yönelik cinsel istismar veya bebek çalıp satma gibi ciddi suçlar işledikleri için Kilise tarafından sürgün edilen bu güruha ‘düşmüş rahipler kulübü’ de diyebiliriz pekâlâ.”

Odağında Katolik din adamlarının yer aldığı seks skandalları, pedofili vakaları ve Vatikan’ın bunları sistematik bir şekilde örtbas etme çabası uluslararası basına çokça yansıdı. Katolik Kilisesi’ni sarsan seks skandalları 90’lı yıllardan itibaren çekilen birçok filme de konu oldu: Kanada’da bir Katolik yetimhanesindeki çocukların maruz kaldığı cinsel istismarı konu alan The Boys of St. Vincent (1992), ABD’nin Kaliforniya eyaletinde onlarca çocuğa tecavüz ettiği halde Kilise tarafından kol kanat gerilen bir rahibin itiraflarına dayanan Deliver Us From Evil (2006) bunlardan sadece birkaçı.”

Bir de Vatikan Bankasının bitmek bilmeyen finansal skandallar geçmişi var. Yazar Gerald Posner’in, 2015 yılında yayımlanan “God’s Bankers: A History of Money and Power at the Vatican” kitabı, Vatikan’ın karanlıkta kalan para ve finans ağı ile 1,3 milyar Katolikin merkezinde neler olup bittiğini gün yüzüne çıkarttı.[3]

Vatikan’ın marka kimliğine yapışmış bu olaylar şüphesiz “ahlâklı olmak söyleminden başka” hiçbir sermayesi olmayan ve insanlığı “iyiliğe, dürüstlüğe, barış ve hoşgörüye” davet eden kurumun itibarını kemirip duruyordu.

“Başka” Olmaya Cesaret Edebilmek

21 Nisan’da 88 yaşında vefat eden Arjantinli Jorge Mario Bergoglio’nun 2013’te Papa Francis olarak işte böyle çetrefilli bir gündemin içinde göreve başladı. Göreve gelişi de sıra dışıydı. 600 yıldır ilk kez önceki papanın ölmesi sebebiyle değil, istifa etmesi yüzünden yeni bir papa seçiliyordu. Öte yandan, Francesco Amerika kıtasından ve Cizvit tarikatından gelen ilk papaydı. Neredeyse 1300 yıldır ilk kez Avrupa kıtası dışından bir papa seçiliyordu.

Aynı zamanda, İtalya’nın fakirliği seçmesiyle ünlü azizi Francesco’nun adını alan ilk Papa da oydu.

İtibardan Tasarruf!

Francesco ismini seçmesinin bu fakir hayat temasıyla bağlantısını, kendisi de Papalık Sarayı yerine bir misafirhanede kalmayı seçmesi, şaşalı kıyafetler, araçlar, aksesuarlardan uzak durması ve dini görevlilere de sadelik salık vermesiyle gösterdi.

Papalık Sarayı’nda yaşamak yerine daha mütevazı ve Vatikan bürokrasisinin filtresi dışında başka insanlarla da görüşebileceği Santa Marta Misafirhanesi’nde kalmayı seçti.

Yüzyıllardır Papaların yazlık olarak kullandığı evi “saray divanına benziyor” diye reddetti ve müzeye dönüştürdü.

Önceki papaların aksine halkın önüne süslü pelerinler, altın haçlar, kırmızı ayakkabılarla çıkmadı.

2023 sonunda yaptığı bir açıklamada, cenazesinin de sade olacağını açıkladı.

Maaşı aylık 32 bin dolardı ancak bunu hiçbir zaman almadı. Yoksullara ve hayır işlerine verilmesi talimatını verdi. Celebrity Net Worth sitesine göre, Papa Francis’in kişisel serveti sadece 100 dolardı.

Vatikan’ın Omurgasına Dokundu!

Cinsel taciz vakalarını ve bu vakaların üzerinin örtülmesi girişimlerini ihbar etme zorunluluğu getiren düzenlemeler de onun döneminde yapıldı.

Temmuz 2013’te Brezilya seyahatinden dönüşte uçakta gazetecilerin sorularını yanıtlarken sarf ettiği sözler tarihe geçti: “Bir kişi eşcinselse ve Tanrı’yı arıyorsa, iyi niyetliyse, ben kimim ki onu yargılayayım?”

LGBT bireylerin kiliseden dışlanmaması mesajlarını 2023 sonunda resmi bir belgeye döktü. Eşcinsel birliktelik yaşayanlar, boşanıp yeniden evlenmiş olanlar gibi “kural dışı” çiftlerin de kilisede kutsanmasına onay veren bir belge yayımladı.

“Son Monarşi Nihai Olarak Terk Edilmeli!”

Papa Francesco 2024’te yayımlanan söyleşi kitabında, “Vatikan’ın Avrupa’daki son mutlak monarşi olduğunu belirtiyor ve saray manevralarının burada sık görüldüğü doğru, bu sistem nihai olarak terk edilmeli” diyordu. Nitekim Francesco Papalığı boyunca geçmişteki hatasız “imparator Papa” rolünden ziyade “İnsan Papa” rolünü, halktan biri imajını tercih ettiğinin ısrarla altını çizdi.

15 Milyar dolarlık finansal varlığın tek sorumlusu olan Papa kaybolan itibarın geri kazanılmasının temel unsurlarından biri olarak paranın yönetilmesinde görüyordu.

Didem Enyar Ünlü Dünya Gazetesinde 2014’de şunları kaleme almıştı: [4]

“Papa Francis bu göreve geldiğinde, Vatikan ciddi bir kriz döneminden geçiyordu. Skandalların yanı sıra, Vatikan’in finans durumu da oldukça büyük bir karmaşa içindeydi. 13 Mart 2013’ten bugüne geldiğimizde ise, bu tablonun tamamen değiştiğini görüyoruz. Papa Francis’e göre, ruhani mesajın güvenilir olması için, Vatikan’ın hesaplarının da güvenilir olması gerekiyor. Bu yüzden yüzyıllarca gizli tutulan defterler, açığa çıkıyor. Skandallara son vermek için net kurallar ve protokoller belirleniyor. Şeffaflık kilisenin önceliği haline geliyor.”

Marka Konumlandırma ve Yeniden Yapılandırma

Didem Enyar Ünlü’nün notlarından devam edersek, daha görevinin ilk yılı dolarken Vatikan markası ile ilgili stratejik kararları almakta örnek bir liderlik sergiliyor.

“Papa’nın verdiği mesaj net: Vatikan’ın misyonu fakir ve zor durumda olanlara destek vermek. Francis, bu misyonu yerine getirmek için iki yönetim aracı kullanıyor. 

Bunlardan birincisi marka konumlandırma. Vatikan bu kapsamda tabu olarak görülen konulara daha esnek ve yapıcı bir bakış açısı ile yaklaşıyor. 

İkinci yol ise yeniden yapılandırma. Bu doğrultuda C8 adında bir grup oluşturuldu. Bu grup sekiz kardinalden oluşuyor ve Vatikan’ın organizasyonundan sorumlu. Francis aynı zamanda; KPMG; Ernst&- Young, Deloitte ve Mc- Kinsey gibi denetim ve danışmanlık dünyasının önde gelen isimlerinden destek alıyor ve Vatikan’ın medya ilişkilerini bizzat takip ediyor.” 

“Organizasyon Kültürü Tepeden Başlar”

Günümüzde “bir türlü başarılı olamayan CEO’ların” göremediği ancak her birinin mutlaka gözüne çarptığına inandığım yönetim gurusu Peter Drucker’ın özlü sözü aklıma geliyor. “Kültür stratejiyi kahvaltı niyetine yer. Drucker bu sözle şunu anlatmak ister: stratejiniz eğer şirketinizin kültürü ile uyumlu değilse, dünyanın en iyi stratejisi dahi olsa, başarılı olması mümkün değildir.”

Papa Francesco’nun yönetim anlayışında: “Başarılı bir CEO gibi stratejik vizyon belirleme; doğru insanları doğru pozisyonlara yerleştirebilme yeteneği olarak ön plana çıkıyor. Ödeme dengeleri veya nakit akışı ile ilgilenmeyen Papa, rakamları işin uzmanlarına bırakmayı tercih ediyor. Her başarılı CEO gibi, organizasyon kültürünün tepeden başladığına inanıyor. “

 Kısacası bu dünyadan İZ bırakan bir Papa geçti desek…

 

[1] https://tr.euronews.com/2016/04/12/vatikan-ve-taciz-skandallari

[2] The Club; https://altyazi.net/yazilar/elestiriler/the-club-dusmus-rahipler-kulubu/

[3] https://www.gzt.com/z-raporu/skandalbank-vatikan-bankasi-3615897

[4] https://www.dunya.com/kose-yazisi/vatikani-ceo-gibi-yonetmek/21204

Henüz yorum yok.

Ne düşünüyorsun?

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir