Sign up with your email address to be the first to know about new products, VIP offers, blog features & more.

Bir Başka Pencereden Alaçatı (*)

Gürültü kirliliği, yüksek fiyatlar, kalitesiz işletmeler, kıyı işgalleri, uyuşturucu vb sorunlarla özellikle yaz aylarında gündeme gelen Alaçatı’nın gündemi aslında bu sayılanlardan ibaret değil. Alaçatı’nın kendi kimliği ve marka değerini kurguladığı özelliklerini yıpratan bu gündem yüzünden diğer tarafını göremez olduk!

 
Tabii, sorunların özünde bir “kent markası stratejisi ve uygulama planının”

Gezegenin kırmızı çizgisi bizde hangi renk? (*)

İklim değişikliği ve küresel ısınma iş dünyasının ne kadar gündeminde bilemiyoruz ama RepMan İtibar Araştırmaları Merkezi’nin bu yıl 6. sını düzenlediği forumda paylaştığı bilgiler oldukça çarpıcıydı. Merkez adına ZENNA Kurumsal Marka Araştırmaları ve Danışmanlık tarafından gerçekleştirilen araştırmanın en önemli bulgularından bir tanesi kanaat önderlerinin % 63 oranı ile şirketleri sürdürülebilirlik meselesinde “samimi” bulmamaları olarak karşımıza geldi.

267 gün!

Hakan Kara… 267 gündür demir parmaklıklar arkasında. 35 yıldır Cumhuriyet gazetesi emekçisi. Ama daha önemlisi bir “bilgi işçisi”… Konuşması, sözcükleri, ses tonu bile “barış, insanlık, sevgi” kokan bir örnek yazı adamı.
Herkesin örnek alması gereken çevre dostu bu insan 267 gündür hakkında ne olduğu tartışılan iddialar için hakim karşısına çıkmayı bekliyor.

Kurumsal değerleri “Checklist” gibi kullanabilsek…

2000’li yılarla birlikte şirket organizasyonlarında karşımıza çıkan etik, uyum, iç denetim, iç soruşturma ve benzer amaçlara hizmet etmekle kendilerini adamış kavramlar yumağı içinde bocalamaya başladık. Genellikle sorun “kaş yapayım derken göz çıkartmak” olarak değerlendirebileceğimiz amaç-niyet-sonuç üçlemesinde kilitleniyor.

Rüşvet, yolsuzluk, suiistimal, ihmal ve sayabileceğimiz diğer davranışların neden olduğu hasarın maddi tarafı bir kenara bırakılsa bile “duygulara” yansıyan esintileri uzun yıllar o kurumun itibarını sıkıntıya sokabilir.

Kariyer Genel Müdürlüğe uzanan yol değildir!

Bir yanılgı var iş hayatında…

Herkes “kariyer” peşinde ama bunun nasıl bir şey olduğu konusunda kafalar karışık! Tonlarca kitap var kariyer yolculuğu ile ilgili. Binlerce makale, seminer, eğitsel çalışma, örnek olay vs…  Tüm bunlara karşın nasıl oluyor da kafalar karışık anlamak mümkün değil… Aslında mümkün; çünkü özellikle orta düzey yöneticiler kariyeri bir şirketin genel müdürü olmaya uzanan bir yol olarak biçimlendiriyorlar.

Göbeklitepe’den Palo Alto’ya …Yeni bir dünya kurulurken…

TEİD, Türkiye Etik ve İtibar Derneği’nin üç ayda bir yayımlanan IN dergisinin İlkbahar 2017 sayısında yer alan yazımı paylaşıyorum. PDF olarak okumak isterseniz23-27

Yeni bin yılın başındayız. İnsanlık tarihinde yeni bir dünyanın kurulumuna tanıklık ediyoruz.

Nereye gidiyoruz?

Nasıl bir yaşam bekliyor bizleri ve çocuklarımızı?

Markaların terör gündemi!

Maalesef kötü günler yaşıyoruz. Sadece Türkiye’de değil… Tüm dünyada terör kan kusturuyor. Dini, milliyeti, coğrafyası olmayan terör, çoluk-çocuk, hasta, yaşlı demeden masum insanların canını alıyor. Ankara’da, İstanbul’da, Güneydoğuda, Suruç’ta ve daha onlarca yerleşim merkezinde terör kol geziyor. Berlin’de, Brüksel’de, Paris’te ve daha nice Avrupa kenti terör haritasının göbeğinde… Uzak doğu,

Markalar siyasete bulaştı!

Brandmap Mart 2017 sayısı için markalar siyaset ilişkisini kaleme aldım. Yazının pdf kopyasını buradan okuyabilirsiniz.SK-BM13

 

Tüketiciler markalar karşısında zaman zaman “boykot” silahına başvurur. “Görürsün gününü” anlamında markalara ders vermenin uygulamadaki yansıması olan boykotlar markaları gerçekten hizaya getiriyor mu, tartışılır. Üründen ve marka vaatlerinden kaynaklanan sıkıntılar nedeniyle boykotla taciz edilen markalar belki kendilerine ”çeki düzen” verip yollarına devam ederler.

“Bi Bılıklık Hayatımız Var” (*)

Ara sıra uğramak durumunda kaldığım İstanbul karmaşasından Alaçatı’nın dinginliğine kavuştuğumda kendimi hep sorgular buluyorum;

Bana mı öyle geliyor ama topu topu “bi bılıklık hayatımız var”… Yani diş macunu tüpünden diş fırçasına ne gelirse! Onu da kendi ellerimizle inşa ettiğimiz ve adına “kent” dediğimiz hapishanelerde hücre cezasına çarptırılmış mahkumların çaresizliğinin içsel çöküntüsüne terk etmişiz sanki.